Zamansız ve hikayesi olan tasarımların izinde:

Ece Yalım

İç mekan çözümlerinden mobilya ve aydınlatma tasarımına, marka değerine, yaşam ve çalışma kültürüne değer katan ürünler yaratan Ece Yalım, yılların tecrübesiyle edinilen vizyoner tavrın inceliklerini anlatıyor.

Artful İç Mimarlık ve Ece Yalım Design Studio olarak iç mekan çözümlerinden ofis çözümlerine, mobilya ve aydınlatma tasarımına, birçok farklı alanda tasarım hizmeti veriyorsunuz. Tüm bu projelerinizde, tasarım yaklaşımınızı belirleyen değişmez ilkeler nedir? 

Tasarımlarımızın insan, obje ve mekan ile kurduğu üçlü ilişkiyi çok detaylı irdeliyoruz. Ayrıca her yeni projede, ortaya çıkaracağımız ürünün var olması için gerçek ihtiyaçlardan yola çıkması gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir tarza bağlı kalmadan zamansız, uzun ömürlü ve hatta değişen isteklere göre ufak bir yatırım ilavesi ile evrilebilen tasarımların peşindeyiz. Artık ve gereksiz ürün yaratmaktan özenle kaçıyoruz. 

Tüm tasarımlarımızda, gereksiz bulduğumuz, fazladan malzeme kullanımını tetikleyen, üretimi yokuşa süren ve dolayısıyla maliyeti artıran her çizgiden ve detaydan titizlikle kaçarız. Bu senelerdir bizim mottomuz, ama bugün bu yaklaşımlar daha da değer kazandı. Biz, tasarımcının doğanın can çekişen durumuna karşı kayıtsız kalma lüksünün olmadığını ve aksine büyük sorumluluk taşıdığını düşünüyoruz. Üreticisinden kullanıcısına, ürünle etkileşim halinde olan herkesin onun hikayesinde kendine yer bulmasını önemsiyoruz. Tasarımlarımızla, üretenin marka değerine, yaşam ve çalışma kültürüne değer katmak gerçekten çok önemli.

 

Mobilya tasarımlarınızda ilham kaynaklarınız neler; bu ürünler bize nasıl hikayeler anlatıyor?

Ürün hikayelerimizi belirlerken, çok okur, çok iyi gözlem yapar, bazen ürünün kullanım senaryosunda kullanıcının bile farkında olmadığı ihtiyaçları tanımlar, onların üstüne gideriz. Kullanıcıyı yaşamının her alanında, doğru yönde eğitmenin ve yönlendirmenin elimizde olduğunu düşünüyoruz. Bu tip yaklaşımlar kısa vadede, biraz riskli ve anlaşılması zaman alan ürünler doğuruyor ama uzun vadede mutlaka yerlerini buluyorlar. Keşif isteyen, sizi tekrara sokmayan çalışma şekli inanılmaz keyifli bizim için de. Yeni jenerasyon, teknolojinin de getirisiyle şekillenen davranış biçimleri, yeni istekler ve bu jenerasyonların bu durumlara verdiği hızlı tepkiler bizim ilham kaynağımız. Ama bunu için daimi olarak gözlemci konumunda olmak durumundayız. 

Özellikle çalışma alanlarında, uzun, zor, stresli yaşamlar sürüyor; sonra bunların üstümüzde oluşturduğu negatif etkilerden muzdarip oluyoruz. Oyuncu, gülümseten, iyi hissettiren, kullanıcının benim duygusal ihtiyaçlarımı da gözeten birileri var dedirten ürünler tasarlamayı seviyoruz. Bir ofiste piknik masasına benzeyen ama size verimli çalışma ortamını da sunan bir ürün sizi bir süreliğine başka bir moda götürür. İnsanların bireysel çalışma yöntemlerine, farklı oturum tercihlerine izin verecek ürünler sunmak ve kullanıcının iyi hissetmesini sağlamak istiyoruz. Yeni deneyimler sunmak, kullanıcıları alışılagelmiş rutin hayatlarından uzaklaştırmak bizim de kendi mesleğimizden keyif almamızı sağlıyor. Carnival de bunlara en iyi örnektir. Lobut, Tambour, tek tek baktığınızda, genel ürün dilimizde pek rastlamadığınız ikonik formlardan yola çıkmış gibi görünseler bile, ürün ailesine bütünsel olarak baktığınızda, stres ve ciddiyetin hüküm sürdüğü ve iç mimari anlamda tarz olarak minimalist yaklaşımın baskın olduğu çalışma mekanlarına karşı bir duruş sergilemek, girdiği mekana karnaval havası getirmek, ortak kullanım alanlarında sosyalleşme sağlarken eğlenceli, pozitif duygular yaratmak hedeflenmişti. Karnaval temasını, eğlenceye katılanın konumuna, hiyerarşisine önem vermediği ve global bir tanım olduğu için seçtik. 

 

Farklı sektörlerden üreticilerle çalışırken, temelde nasıl bir süreç izliyorsunuz? Kısıtlarınız ya da özgür hissettiğiniz alanlar neler? 

Farklı sektörlerde çalışmaktan çok keyif alıyoruz. Çünkü, fazla bilgili olmamak sizi bir çocuk gibi meraklı, naif ama yaratıcı ve özgür kılabiliyor. Uzmanlaştıkça, yeni bakış açıları geliştirmek için varolan bilgilerinizi bir süreliğine unutmak gerekiyor. Yoksa tekrara girmek işten bile değil. Uzmanlaştıkça kendi kendinizi kısıtlama tehlikeniz vardır, ama tabi süreç içinde daha önce de bahsettiğim gibi, yenilikçi bakış açıları ile bunu da aşmak için geliştirdiğimiz kendi yöntemlerimiz var. Yeni bir sektörle çalışıyorsak, imalat tekniklerini üretim potansiyellerini öğrenme yoluna gideriz tabi ki, ama bunu özgür düşüncemizi etkilemesi için hemen değil, ön fikirler, vizyoner çıkış noktaları geliştirip, üzerine çalıştıktan sonra yaparız. 

 

Pandemi sonrasında çalışma koşulları değişirken tasarım çözümlerinde de dramatik bir değişim yaşanacak mı; geleceğe yönelik öngörüleriniz var mı?  

Pandemi sonrası için de hep beraber deneyimlemekte olduğumuz bu sürecin etkileri olacaktır mutlaka. Bir kısmını yaşayarak göreceğiz, kıyas yapabilecek bir muadili durum yok çünkü. Bir de öyle bir oyunun içindeyiz ki kurallar çok hızlı değişebiliyor.

Sonuçta insan sosyal bir varlık ve biz inanıyoruz ki izole yaşama adapte olmak yerine birlikteliğin getirdiği sıkıntıları çözmeye odaklanarak yaşayacağız. Yeniden sarılmanın yolunu bulacağız yani. Pandemi sürecinde hızlı refleksler ile pek çok konsept tasarımlar gördük sosyal medyada, çalışma ortamında insanların karşılaşmalarını önleme odaklı ofis kuralları yayınlandı. Ben, bu dramatik çözümleri duygusal odaklı bulmuyorum. Tasarımcı olarak ele alınacak en ciddi konu biraraya gelindiğinde güvensizlik duygusunu üstümüzden atmak üzerine arabulucu çözümler olmalıdır. Aksi halde tüm deneyimler, her yaştaki bireyler için kalıcı bir travmaya dönüşecektir.

Tabi ki online paylaşımlar ve ekran toplantıları, eskisinden çok daha fazla çalışma kültürümüzün bir parçası olacak. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Ancak, bunun yorgunluğunu ve iletişimde yarattığı eksiklerini daha şimdiden çoğumuz anladık, deneyimledik. O yüzden hibrit çözümlere odaklanmak durumundayız. Yalnız şunu net olarak söyleyebilirim ki bundan sonra tüm disiplinler bir arada çalışmak durumunda. Tasarımcılar, interdisipliner çalışmaya kendini hazırlamalı. Sadece yaratıcı disiplinler değil; biyoloji, genetik, malzeme mühendisliği, tıp, yazılım, bilgisayar, servis tasarımları vb. gibi konular da işin bir parçası olacak.

 

Malzeme ve renk seçimlerinizi neye göre belirliyorsunuz? Ahşap da insanla doğa arasındaki bağları güçlendiren; iyi hissettiren malzemelerden biri öyle değil mi? 

Kesinlikle her tasarımımızda mümkün olabilen en doğalın peşindeyiz. Pandemi nedeniyle evlerimize kapanmamız, kalabalık evimizde kafamızı dinleyecek bir köşenin ihtiyacını, mekanda doğal hava alabilmenin, pencereden sızan gün ışığının, nefeslenebileceğimiz bir balkonun, toprağa basabileceğimiz bir bahçenin ruh halimiz üzerinde ne kadar etkili olduğunu bize öğretti.  

Seçtiğimiz doğal malzemelerin en başında ahşap geliyor. Anaç, kucaklayan, verdiği güven duygusuyla en başta geliyor. Bitkilerle yan yana ruha iyi gelen ortamlar yaratmak açısından da varlığı çok önemli. Öte yandan ağaçları bilinçsizce tüketmeye engel olmak açısından ağaç bazlı ürünler, ahşap kaplamalar, lamine malzemeler uzun zamandır iç mekan ve ürün tasarımlarımızda olmazsa olmazımız.

Gerek evlerde gerekse ofislerde, doğal referanslar veren dokuların ve dokunsal özelliklerin ön plana çıkması hiç tesadüfi değil; bu tercihlerin arkasında doğanın insana bonkörce sunduğu güven ve yatıştırıcı özelliği olduğunu düşünüyoruz. Salgınla şekillenen yeni hayatımızda, hijyen, sık temizlenmeye dayanıklı, antibakteriyel olduğu için doğal görünümlü lamine malzemeler ciddi anlamda görev yüklenecekler.

 

"Renk ve çağrışımların ürün tasarımı sürecinde ne kadar önemli olduğu" konusunda farkındalık yaratmak amacıyla atölye çalışmaları yapıyor ve üniversitelerde ders veriyorsunuz. Bize bu çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz?

Renk öğrenimi de deneyimi de bir tasarımcının hayatında bitmeyen bir süreç. Zaten teori kitaplarında ilk belirtilen bunun kişisel bir öğrenim süreci olduğudur. Teori bilmenin size kazandırdığı, renk algısı ile ilgili gerçeklerin farkında olmanızı ve kazandırdığı renk terminolojisi sayesinde, pek çok farklı başlıkta yapılan araştırmaları okuyup anlama ve kendi tasarım sürecinize, projenize yedirmenize, hatta bazen sürecin en başlarında özgün fikirler geliştirmenizi sağlıyor. Biz, bunu derste yaptığımız projelerde öğrencilerle de deneyimliyoruz. Camiada maalesef küçümsenen ve çok kozmetik olarak algılanan renk bilgisi, tasarımcının, kör bir takipçi olmaktan öteye geçip, bilinçli malzeme ve renk seçimi yapan, kendi renk kullanım metotlarını oluşturabilecek ve belki de trendleri belirleyen tasarımcılar olmasını sağlar. 

Biz markalarla çalışırken de renk ve malzeme kararlarımızı verirken de bu bakış açısı ile onların yeri geldiğinde takipçi değil, öncü olmalarını sağlayabiliyoruz. İleriye dönük kararlarını verebilmeleri için danışmanlık da yapıyoruz. Bunu sadece gelecek senenin renkleri ne olacakmış, hadi onu seçeyim demekle, anlamını ve sebeplerini sindirmeden sağlayamazsınız. Zaten böyle bir durumda direkt kullanıcı sizi dikkate almaz. Çünkü, aynı jenerasyonların talepleri, insan davranışları ve değişimler, bu bilgilerin takibi, renk seçiminde de en belirleyici faktörler. 

 

Son zamanlarda hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

Vizyoner bakış açımızı ve duruşumuzu değiştirmeden bu yeni sürecin ve sonrasının aşina olduğumuz sektörlerdeki yansımasını öngörmeye, anlamlandırmaya çalışarak, omuz temasında olduğumuz firmalara önerilerde bulunuyoruz. Tabi ki zor bir dönemdeyiz. Bu düşüncelerin hazmedilmesi, yatırıma ve ürüne dönüşmesi zaman alabilir. Ama biz kafa yormaktan, okumaktan, öğrenmekten, gözlemlemek ve bunları analiz etmekten yılmıyoruz.  

Pandemi sürecinde gelişen, şu an en son lanse olmuş ürünlerimiz, ev ile ofis, çalışma ile dinlenme saatleri gibi kavramların iç içe geçmiş olduğu, ev ofis fikrinin daha ön plana çıktığı bu dönemde buna cevap verebilecek konfor ile konsantrasyonu iş ile boş zaman/ hobi kavramlarına cevap verecek, mobilyalar tasarlıyoruz. Tabi bir diğer önemli özellik, bu ürünlerin online alınabilir, paketlenebilir, modüler, kolay monte demonte edilebilir formatta tasarlanmış olmalarıdır ki kişiler internetten de ulaşabilsinler. Tüketim, satın alım şekli değiştikçe, bizim tasarımlarımızın detayları da bunlara cevap verecek şekilde evrilecek doğal olarak. 

Mimaristudio

"Gerek evlerde gerekse ofislerde, doğal referanslar veren dokuların ve dokunsal özelliklerin ön plana çıkması hiç de tesadüfi değil; bu tercihlerin arkasında doğanın insana bonkörce sunduğu güven ve yatıştırıcı özelliği olduğunu düşünüyoruz."

New Project (53)
New Project (24)
New Project (54)
New Project (55)

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}