Şifa Veren Bir Ağaç

Söğüt

Çok eski zamanlardan beri hayatımızda söğüt ağaçları. Özellikle Aksöğüt (Salix alba) türü, şifa özellikleriyle biliniyor eski çağlardan beri. 

300’ü aşan türü var; daha küçük yapıda arktik türlerden, Salix babylonica gibi daha boylu ve gösterişli olan ünlü salkım söğütlere, dünyanın birçok bölgesinde doğal olarak yetişiyor. Çok sayıda kültür varyetesiyle özellikle kuzey yarımkürenin ılıman iklimli bölgelerinde yaygın ama ekvatorun güneyinde de arktik bölge sınırlarında da karşımıza çıkıyor. Nehir kıyılarını çok seven ağacın köklerinin erozyonu engelleme gücüne de sahip olduğu yazılıyor.

Özellikle Aksöğüt (Salix alba) türü, şifa özellikleriyle biliniyor eski çağlardan beri. Aksöğüt, Latince’de “ak” anlamına gelen alba adını, yapraklarının gümüş-beyaz renkli alt yüzlerinden almış. Taze yapraklarının alt yüzleri, genç sürgünleri ve tomurcukları ipek gibi yumuşak beyaz tüylerle örtülü bu ağaç, bu yüzden Aksöğüt adını almış. Ağacın uzun, yukarı yönelen sürgünlerle kaplı yayvan bir tepesi var. Bizim topraklarımızda en çok rastlanan türü bu, belki de o yüzden “köy söğüdü” diye de anıyoruz. Erzincan’da “sarı söğüt”, Ağrı’da “germajo” da denirmiş.

Tıbbın babası Hipokrat da MÖ 5. yüzyılda söğüt kabuğunun tedavi edici gücünü övmüş; hastalarına ateş ve iltihaplanma tedavisi için söğüt kabuğu çiğnemelerini önermiş. O eski çağlarda, ağrı ve ateş düşürücü olarak kullanılan söğüdün öğütülen ağaç kabuğu genellikle şarap karışımına ya da başka içeceklere eklenirmiş. Bu ilaç, Mısırlılar, Sümerler ve Asurluların metinlerinde de geçiyor. Dioskorides, Yaşlı Plinius ve Galen de söz etmiş faydalarından…

Amerika’nın yerli halkları öteden beri baş ağrısı, eklem ve kas ağrıları, ateş ve üşümede yerel söğüt türlerinin şifa verici etkilerinden medet ummuşlar. Avrupa geleneksel tedavi biliminin temel malzemelerinden biridir söğüt. Orta Çağ’da da söğüt kabuğu artrit ve romatizmadan kaynaklanan ağrıları iyileştirmek ve ateşi düşürmek amacıyla yaygın olarak kullanılmış.

Yüzyıl geçse de söğüt ağacı tıbbın hep ilgi alanındadır. 1820’lerde iki eczacı Fransız Henri Leroux ve İtalyan Raffela Piria, farklı zamanlarda söğüt ağacı kabuğunun aktif maddesi olan “salisin”i izole etmeyi başarmış. Salisin, daha sonra keşfedilecek olan Aspirin ilacının aktif maddesi; özellikle aksöğüdün kabuklarında bol miktarda salisin var.

Söğüt, çevreye yararlı olduğu için de el üstünde tutulan bir ağaç. İsveç’te hızlı büyüyen bu ağacın yaş dalları bile kolayca yanabildiği için biyoyakıt olarak kullanılmak üzere baltalık söğüt ormanları yetiştiriliyor. Ahşabından karakalem ve kağıt da üretiliyor. Hızlı büyüdükleri için esnek ve kolay bükülebilir olan dalları sepet, çit yapımında, balık tutma sepetlerinde, rüzgar siperlerinde, kayık ve kano iskeletlerinde kullanılıyor. Samuel Copland,1866 yılında yayımlanmış, Agriculture Ancient and Modern kitabında Arktik bölgede, Kuzey Kutbunda yaşayanların yokluk zamanlarında, söğüt ağacının kabuğunu kurutup öğüttükten sonra yulafa karıştırdığını anlatıyor.  Rusya’da steplerde yolculuk edenlerin yollarını bulmaları için belli noktalara söğütlerin ekilip budandığını da yazmış.

Söğüt ağacının vazgeçilmez olan bir türü var ki -tüm dünyayı ilgilendiren- çok özel kullanım alanıyla, başka hiçbir ağaç onun yerini tutamıyor. Bu yüzden özellikle İngiltere’de sırf bu amaçla Salix albanın Caerle varyetesi endüstriyel olarak yetiştiriliyor. Onların ata sporu krikette atıcının kullandığı sopa sadece söğüt ağacından yapılabiliyor. İngilizce’de bu ağaç İngilizlerin ata sporu kriketle özdeşleşmiş olduğu için “cricket bat willow” yani “kriket sopası söğüdü” diye anılıyor.

Söğüt ağacı aynı zamanda en güzel bahçe bitkilerinden biri… Özellikle de anavatanı Çin ve Japonya olan Salix Babylonica, yani salkımsöğüt… Adını da Çin’deki Yangtze Nehri kıyısındaki alüvyonlu düzlüklerden alıyor. Uzun zamandır, Çin kültüründe cenaze ritüellerinin bir parçası olan salkımsöğüt, Avrupa’ya girdikten sonra Batı’da da mezarlık bahçelerinde kullanılmaya başlamış. Salkımsöğütler kervanlar yoluyla Avrupa topraklarına girmiş olmalı ama tam tarihi bilinmiyor.

Çok ince ve esnek olduğundan salkımsöğüdün dalları ve sürgünleri dik duramaz, aşağıya doğru sarkar. Biz ona belki de bu hüzünlü görünümü yüzünden “ağlar ağaç” demişiz; Babil söğüdü ya da Kirpit de diyoruz…

Ağlayan söğüt ağaçları

Antik dönemlerden beri söğüdün pek olumlu anlamları olduğu söylenemez. Ağacın meyveleri bazen olgunlaşmadan döküldüğü için belki de… Homeros da Odyssea destanında ağacın bu tuhaf özelliğinin altını çizmiş. Cadı tanrıça Kirke de Odysseus’a bereketli nehir kıyılarını kaplayan “ağlayan söğüt ağaçlarından” söz ediyordu.

Antik Mısır’da söğüt ağacı ise Osiris kültü ile ilişkilendirilmiş ve Osiris öldükten sonra kalbindeki çatlaktan “Bennu kuşu” çıkar hikayeye göre. Bennu kuşu ile söğüt dalı arasında da bir ilişki kuruluyor. Osiris adına düzenlenen törenlerde, söğüt dallarıyla birlikte hediyeler bırakıldığı, Tanrı Amon için “Yükselen Söğüt” festivali düzenlendiği ve çeşitli bitkilerden oluşan çelenklerle birlikte, söğüt çelenklerinin tanrıya hediye edildiği biliniyor.  Mısır’da özellikle 18. ve 21. hükümdarlık zamanlarında, cenazenin etrafındaki çelenklerde kullanılmış.

Anadolu’da Hititler ise söğüt ağacına, “şişiyamma” demişler ve ondan ilaç elde etmişler. Gılgamış Destanı’nda geçen “halub ağacı”nın söğüt ağacı olduğunu söylüyor uzmanlar. Söğüt anlamına gelen Akkadça “huluppu” ve Arapça “harruba” sözcükleri de bu görüşü destekliyor. Türk kültüründe söğüt ağacı, yiğitlerin gölgesinde oturup, altında çadır kurdukları kutlu ağaçlardandır. Söğüdün kutu insana girdiğinde o kişi çocukları seven, duygulu ve evcimen bir huy edinir.

Söğüt Ağacının Mimariye Etkisi

Söğüt ağacı, Türkiye'nin doğal bir özelliğidir ve tarih boyunca Türk kültüründe önemli bir rol oynamıştır. Mimaride kullanımı da oldukça yaygındır. Hem estetik hem de dayanıklılık özellikleriyle, söğüt ağacı, pek çok mimari yapıda kullanılabilir. 

Birincisi, söğüt ağacı yapıların dış cephe kaplamalarında kullanılabilir. Bu ağacın özellikleri, dayanıklılığı ve doğal görünümü, mimarların dikkatini çeker. Aynı zamanda, kaplamaların bakımı da oldukça kolaydır, bu da mimarların tercih ettiği bir özelliktir. Söğüt ağacı aynı zamanda, kaplama malzemesi olarak kullanıldığında, doğal dokusu ve rengi ile yapıya farklı bir karakter kazandırır. 

İkincisi söğüt ağacı, mobilya ve iç mekanlarda da sıkça kullanılır. Doğal ahşap malzemelerinin popülerliği arttıkça, söğüt ağacı da pek çok mobilya parçasında kullanılır hale geldi. Bu ağaç türü, masalar, sandalyeler, dolaplar, ve daha pek çok mobilya parçasında estetik ve dayanıklılık özellikleri nedeniyle tercih edilir. 

Ayrıca söğüt ağacı, bahçe ve peyzaj düzenlemelerinde de kullanılabilir. Doğal görünümü ve dayanıklılığı nedeniyle, peyzaj mimarları, söğüt ağacını peyzaj düzenlemelerinde sıkça kullanır. Bu ağaç türü, bahçe mobilyaları, bahçe duvarları, ve diğer peyzaj unsurları gibi çeşitli alanlarda kullanılabilir. 

Sonuç olarak söğüt ağacı, mimari yapıların dış cephe kaplamaları, mobilyalar, ve peyzaj düzenlemeleri gibi farklı alanlarda kullanılabilir. Dayanıklılığı ve doğal görünümü ile dikkat çeker. Mimarlar ve peyzaj mimarları, söğüt ağacını tercih ederken, doğal dokusu ve rengi ile yapıya farklı bir karakter kazandırır. 

 

Şifa Veren Bir Ağaç: Söğüt

Hüznü anlatan ama şifa veren bir ağaç, söğüt… İnsanlık tarihine eşlik eden en önemli ağaçlardan biri… Kavak ağaçlarını da içine alan söğütgiller (Salicaceae) ailesine ait söğüt ağacının bilimsel cins adı Salix.

SifaVeren_700x759px_02

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}