Servi
Servilerin bilimsel adı Cupressus; daha ılıman bir iklimi olan Kuzey yarımkürede, Orta Doğu, Himalayalar, Çin’in güneyi ve kuzey Vietnam, Kuzey Amerika’nın orta ve batısı gibi geniş bir alana yayılmış durumda. Servilerin üzerinde en çok konuşulan, öyküler yazılan türü ise Akdeniz servisi, Latince adıyla Cupressus sempervirens.
Uygun iklimde 20 metreye kadar boylanabilen Akdeniz servisi, dört köşeli dalları olan ve her dem yeşil bir ağaç. Dalların dik (piramidal) veya yayık (yatay) yapraklarına bağlı olarak iki varyeteye ayrılıyor. Reçine kokulu, küremsi kozalakları var…
Akdeniz servisinin bizde yetişen iki çeşidi var: Biri, halk arasında “kara selvi” ya da “mezarlık servisi” diye bilinen “ehrami” servi (Cupressus sempervirens pyramidalis). Piramidal biçimli bir ağaç; son derece sık olan dalları gövdeye koşut olarak göğe uzanıyor. Akdeniz ikliminin egemen olduğu her yerde doğal olarak yetişip orman sayılabilecek topluluklar oluşturabiliyor. 20-30 metreye kadar boylanıp, 600-700 yıl yaşayabiliyor.
Akdeniz servisinin diğer çeşidi de “dallı servi” (Cupressus sempervirens horizantalis) Ehrami serviden farklı olarak dallı Akdeniz servisinin, dalları yere koşut biçimde gövdeye dik uzanıyor ve görece daha kalın. Serviler (Cupressus L.), ardıçlar (Juniperus L.) ve mazılarla (Thuja L.) birlikte Servigiller familyasının (Cupressus) alt familyalarında toplanan ağaç ve ağaççıkları birbirine benzediği için kolaylıkla karıştırabiliyoruz.
Servinin bir özelliği de sert olduğu için böceklere geçit vermeyen bir ağaç olması. Üstelik hoş kokulu. O yüzden Anadolu’da çeyiz sandıklarında ve giysi dolaplarında servi ağacı da kullanılıyormuş. Güveleri uzaklaştırması bir yana içindeki giysilere değme parfümlerden daha kalıcı ve çekici bir koku veriyor. Mitolojiye, öykülere ve sanatlara konu olan servi, aslında göğe dimdik yükselen “ehrami servi”. Fars sanatında sıklıkla rastlanan ehrami servinin antik dönemde Akdeniz havzasına getirildiği ve buradan hemen her yere dağıldığı belirtiliyor.
Kutsal bir ağaç
Batı’da ölüm ve matemi; Doğu’da ise dayanıklılık ve ölümsüzlüğü simgeler. Uzaktan bakıldığında, çok büyük yeşil bir alev gibi görünen Akdeniz servisi, İran’da, ateşi kutsal sayan ve onun Ahura Mazda’nın yeryüzündeki temsili olduğunu söyleyen Zerdüşt inancının da kutsal ağaçlarından biri. İnanışa göre Zerdüşt, servi ağacını cennetten getirmiş ve ateş sunağının kapısına dikmiştir. Bundan dolayı servi ağacı kutsanmış ve İran inanç dünyasında önemli bir simgeye dönüşmüştür. Meyve vermediğinden ve daima yeşil kaldığından servi ağacının özgür olduğuna inanılır ve "azad serv" denir. Bin yaşını devirmiş ve görkemli gövdeleri olan kimi servi ağaçlarına İran topraklarında bugün de rastlanıyor.
Birçok kültürde servi ağacının izleri var. Araplar servi ağacının bulunduğu yerde mutlaka yılanların da olacağına inanırmış, servi ağacına şeceretu’l-hayye; “yılan ağacı, dirilik ağacı” adını da vermişler. Kutsal kitaplarda, cennetten gelme olduğu yazılmamış olsa da kimi minyatürlerdeki cennet tasvirlerinde Cennet ağacı olarak karşımıza çıkıyor servi.
Osmanlı'da hayat ağacı
Türkler ise Afganistan’da özellikle de İran’da bulundukları sırada tanımış servi ağacını ve kültürlerine katarak Anadolu’ya getirmişler. Dik gövdesiyle, “doğruluğu” da simgeliyor. Osmanlı kültüründe minareye benzer biçimiyle servi, hayat ağacıdır ve dallarına konmuş kuşlar, hayatın içindeki canları, yani insanı simgeler. Manevi anlamlarının ötesinde, Osmanlı’da mezarlıklara, kimi bahçelere ve mesire yerlerine dikilmesinin nedeninin odunundan yararlanmak olduğu da düşünülüyor. Evliya Çelebi, bu ağaçların dalyanlarda direk olarak veya varil ve sandık yapımında kullanıldığını, şifa yağları esnafının da bu ağaçlardan yağ çıkardıklarını, seyahatnamenin İstanbul ile ilgili bölümünde anlatmış. Osmanlı arşivinde, servi ağacındaki reçinenin mikrop kırıcı özelliğinden dolayı koleraya karşı dezenfektan tütsü olarak kullanıldığına -faydalı bulunan bir ağaç olsa gerek ki- servi ağacı kesmenin karşılığının sürgün cezası olduğunu söyleyen belgeler de var.


DİĞER YAZILAR
Yorum Yaz