Büyüleyen Reçinesiyle

Ejderha Kanı Ağacı

Fantastik görünümüyle çağlar boyunca Yaşlı Plinius'tan Alexander von Humboldt'a birçok dehayı etkileyen; okült külliyatta büyülü olduğuna inanılan ejderha kanı ağacı, başka hiçbir türe benzemeyen uzun ömürlü bir ağaç.

Parlak Kırmızı Renkli Özsuyu

Dracaena cinsinin 120 üyesi var; ama ejderha kanı ağacı deyince, özellikle iki türden bahsediyoruz. Biri Yemen'in sembolü olan, Sokotra Adası'nın endemik türü Dracaena Cinnabari; diğeri ise Kanarya Adaları'na özgü Dracaena Draco. Bu iki ayrı türün de kabukları kesildiğinde, dalları yaralandığında parlak kırmızı renkte bir özsu akıyor; bu özsu havaya maruz kaldığında kuruyor ve kaya gibi sertleşiyor.

Dracaena Cinnabari türü ejderha kanı ağacı, yalnızca Afrika Boynuzu'nun 240 kilometre açıklarındaki Sokotra adasında yetişiyor. Afrika anakarasından milyonlarca yıl önce ayrılmış, Hint Okyanusu'ndaki bu izole ada, Sokotra çöl gülü (Adenium Obesum Subsp. Socotranum), ya da Salatalık Ağacı (Dendrosicyacs Socotranus), Sokotra İncir Ağacı (Dorstenia gigas) gibi kurak arazide hayatta kalmanın tuhaf ama ustaca yollarını keşfetmiş ve sadece bu adada yetişen enteresan bitkileriyle biliniyor. Sokotra florasının yaklaşık yüzde 37'si endemik; Ejderha Kanı Ağacı da en çok ilgi uyandıranlardan biri.  

Yavaş büyüyen ve yaprak dökmeyen Ejderha Kanı Ağacı, uzaktan devasa bir yeşil mantar gibi görünen şemsiyeye benzer bir forma sahip. Simetrik ve sık dallarının oluşturduğu kubbemsi yapısı sıcak ve kuru iklim koşullarında ağacın uzun, kılıç biçimli mumsu yapraklarının suyunu korumasına yardımcı oluyor. Koyu bir gölge sağlayarak buharlaşmayı en aza indiriyor ve suyu doğrudan ağacın köklerine yönlendiriyor. Tek bir gövdeyle 10 ila 15 yıl büyüdükten sonra çiçekleniyor ardından da dallanmaya başlıyor ve ağaçların o karakteristik görünümü ortaya çıkıyor.   

Dracoid Habitus

Diğer ağaçsı Dracaena türleri ile birlikte, "dracoid habitus " adı verilen kendine özgü bir büyüme alışkanlığı var. Sadece en genç dallarının sonunda bulunan yaprakları, yeni yapraklar gelmeden önce her 3 veya 4 yılda bir dökülüyor.  Dallanma, çiçeklenme  de terminal tomurcuğun büyümesinin durmasıyla başlıyor. Mevsimsel yaşam döngüsü şöyle: Şubat ayında dalların uçlarında yeşilimsi beyaz, kokulu çiçek kümeleri beliriyor; ardından yeşilden siyaha, daha da olgunlaştığında turuncu-kırmızıya dönen küçük etli meyveler ortaya çıkıyor. Bu meyveler, onlardan beslenip tohumlarını kuşlar ve diğer hayvanlar için oldukça cezbedici. Tohum yayan türlerden herhangi birinin kaybı, ağacın yenilenme ve yayılma yeteneğini de etkiliyor.

Ejderha kanı ağacı sadece hayvanlar için değil, o yakut kırmızısı reçinesiyle insanlar için de çok değerli bir hazine. Kabuğu yaralandığında ya da kesildiğinde, ağacın kendini enfeksiyondan korumak için salgıladığı o kırmızı özsu, hasat edilerek yüzyıllar boyunca -çömlek eşyaları, toprak evleri boyama amacıyla ya da vücut boyası gibi- birçok yerde kullanılmış. Geleneksel tıpta da yeri var; Anavarzalı Dioskorides'in, Antik Yunan yazarların metinlerinde de adı geçiyor.

Ejderha Ağacı Türleri

Bir zamanlar Sokotra'da yaygın olan Dracaena cinnabari türü ejderha kanı ağaçları, şimdi esas olarak Haggier Dağları'nda ve çevresinde, özellikle adanın ortasında kalan Rokeb di Firmihin'in kireçtaşı platosu gibi yüksek rakımlarda yetişiyor. Ağaçların bu sert, kayalık topraklarda gelişmesi için belli miktarda yağmur, sis ve bulut örtüsü gerekiyor; iklim krizi nedeniyle geçen yüzyıla kıyasla bu koşullar çok daha nadir oluşmaya başlamış. Fideler, onları kuraklığa karşı koruyacak çalılıkların olmadığı yerlerde büyüme şansı bulamıyor; ayrıca keçi ve sığırların otlatılması da bu ikonik türün yaşam alanını daraltmış.

Ejderha kanı ağaçlarının diğer türü de Kanarya Adaları, Yeşil Burun Adaları ve Madeira'da; son zamanlarda Fas'ın batı kıyısında yerel olarak yetişen Dracaena draco türü. Dracaena draco da diğer ejderha ağacı türü gibi -yaşını gösteren yıllık halkaları olmasa bile-  bitki dünyasının en uzun yaşayan üyesi olarak kabul ediliyor.

Guancheler,  ejderha kanı ağacını, ölülerini mumyalamak, diş macunu, boya ya da vernik yapmak gibi birçok farklı amaçla kullanmışlar. Gündelik yaşamlarının önemli birer parçasıdır bu ağaçlar. Ejderhaların öldüğünde bu ilahi ağaçlara dönüştüklerine inanan yerliler, önemli kararlar alacakları zaman düzenli olarak onların gölgesinde buluşurlarmış. Yasa çıkarmak gerektiğinde ya da birini yargılarken onun gölgesinde toplanır; ağacın çiçeklenme zamanlamasından yola çıkarak meteorolojik tahminlerde bulunurlarmış.

Guanches'lerin yüzyıllardır taptığı ama plantasyonlar yenilenmediği için sayıları giderek azalan ejderha ağaçları,  dünyanın en eski sakinlerinden biri olarak özel koruma gerektiriyor. Ejderha ağaçlarının sayısının azalması Guanchelerin aşırı üretiminden kaynaklanmıyordu elbette. İspanyol sömürgecileri burayı yerle bir ettiğinde adalarda da derin ekolojik değişiklikler yaratmışlar. Üç yüz yıl önce Kanarya Adaları'nı fethedip yerleşirken, büyük orman alanlarını da yok etmişler. Modern ekolojistler, bu yokoluşun tohum taşıyıcı hayvanların türünün yok olmasıyla bağlantılı olduğunu kanıtlayarak Ledru'nun, ejderha ağaçlarının yerlilerin sorumsuz çiftçilik uygulamaları nedeniyle azaldığı tezini çürütürler yıllar sonra.  

Yaşlanma karşıtı kremlerde bir bileşen olarak kozmetik endüstrisinde kullanmasıyla ağaç, yokolma tehlikesiyle karşı karşıya. Sokotra'nın ejderha kanı ağacı gibi bu tür de Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN- International Union for Conservation of Nature)'nin Tehdit Altındaki Bitkiler Kırmızı Listesinde Hassas olarak sınıflandırılan türler arasında.

Bunlar da ilginizi çekebilir

baobab

Ağaçların sert, kayalık topraklarda gelişmesi için belli miktarda yağmur, sis ve bulut örtüsü gerekiyor. İklim krizi nedeniyle geçen yüzyıla kıyasla bu koşullar çok daha nadir oluştuğu için nesli tükenme tehditi altında.

Baobab_800x331px_01

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}