Binbir türlü şifasıyla

Demirhindi

Babür Hanedanlığı’ndan bu yana bahçeleri gölgeleyen, doğada birçok canlının sığınağı heybetli bir ağaç. Kimi genetik çalışmalar Afrika kökenli olduğunu öne sürüyor ancak odun kömürü analizi, ağacın Hindistan'da en az MÖ 1300'den beri yaşadığını doğruluyor. 

Demirhindi ağacının birçok farklı ismi var. “Tamarindus indica” adını ilk olarak Carl Linnaeus, 1753 yılında Species Plantarum kitabında kullanmış. Demirhindi ağacı aynı zamanda dünya çapında, ana dile de nüfuz etmiş. Tamarindus indica Arapça “tamar-al-hindi” kelimesinden türemiş, demirhindi meyvelerinin rengi ve dokusu hurmaya benzediği için “Hint hurması” da denmiş. Etiyopya'da demirhindinin adı “tommar”'ın da benzer anlamı var.

Demirhindi ağacı; nesli tükenme tehlikesi olmayan, yaprak dökmeyen, hızlı büyüyen bir tür. Az yağış alan ormanlar, tropikal ormanlar ve savan bölgelerinde yetişiyor. Kuraklığa dayanıklı bir ağaç olan Demirhindinin, Fabaceae familyasından tüm türlerin sahip olduğu bir özelliği var; nitrojen fiksasyonu yoluyla az gelişmiş topraklarda büyüme kapasitesine sahip. Ek olarak, rüzgarlı kıyı bölgelerinden gelen aerosol tuzunu ve karbonu tutabiliyor. Bu nedenlerle Demirhindinin, bitkinin tarihi sirkülasyon yolları üzerinde 54 ayrı ülkede bulunması şaşırtıcı değil. Parasallaştırılmayan bitkilerden biri, yani sömürge bitkisi değil o yüzden çölleşme tehlikesi olan yarı kurak bölgelerdeki küçük çiftçiler ve toprağı olmayan işçiler için tarımsal ormancılığın geliştiricisi olarak işlev görüyor.

Bazı kaynaklar, Demirhindinin dünyanın en büyük Demirhindi üreticisi olan Hindistan'a Orta Afrika'dan kara ve deniz yoluyla Arap ticaret grupları tarafından getirildiğini (ve ardından Güneydoğu Asya'ya yayıldığını) öne sürüyor. Bununla birlikte, Araplardan yüzyıllar önce Hindistan ile ticaret yapan Etiyopyalı tüccarlar, bitkiyi deniz yoluyla Hindistan'a getirmiş de olabilir kimi araştırmacılara göre. Arapların, belki de demirhindinin Hindistan'da geliştiğini gördükten sonra, bitkiyi Orta Doğu ve Avrupa'ya götürdükleri de belgelenmiş. Bitki Avrupa'dan, onu Orta ve Güney Amerika ile Batı Hint Adaları'na taşıyan İspanyol ve Portekizli yerleşimcilerle birlikte batıya da taşınmış. 

Babür'ün gölge ağacı

Hindistan'daki en büyük ağaçlardan biri olan Demirhindi, gölge ağacı olarak Babür hanedanlığından bu yana bahçe tasarımlarına dahil edilmiş. Kökleri Pers geleneklerine dayanan, çarbağlar (yani dört katlı bahçeler) adı verilen Babür bahçeleri, süslü çeşmeler ve su sistemleriyle biliniyor. İmparator Babur'un oğlu Kamran Mirza'nın Lahor'da yaptırdığı bahçelerde de Demirhindi ağaçları arzı endam eder. Yüzyıllar sonra, Hindistan Yarımadası İngiliz sömürgesi altındayken, yüksek rütbeli subaylar tarafından bahçelere ve yol kenarlarına demirhindi ağaçları dikmiş. 

Demirhindi ağacının hemen hemen her parçası (tohumlar, meyve özü, kabuk, kök ve yapraklar) bir şekilde yenilebiliyor. Meyvesi, onu aynı anda "en asidik ve en tatlı meyve" yapan oldukça sıra dışı tantrik asit içeriyor. Asidin tatlı-ekşi aroması, sıcak havalarda serinletici bir etkiye sahip, bu da onu çok çeşitli yemek ve içeceklerde değerli bir malzeme haline getiriyor. 

Bir sığınak gibi

Demirhindi, Sanskrit edebiyatında , Afrika tıp metinlerinde aynı zamanda bir Ayurvedik tıp metni olan Susruta-Samhita'da adı geçen bir bitki. Dioscorides'in De Materia Medica'sında, seyahatnamelerde, ayrıca çeşitli dini metinlerde ve mutfak kültürlerinde Tamarindus indica bitkisinin ön plana çıktığını görebiliyoruz. Yaşlı Demirhindi ağaçlarının geniş tacı bir sığınak işlevi görüyor. Yol kenarlarında, çorak yerlerde, birçok farklı koşulda büyüyebildiğinden, sıcak güneşten kurtulmak isteyen veya kutsal nedenlerle bir araya gelen insanlar için ortak bir toplanma yeri olmuş. Birçok kültürde ağaç kutsal..  Örneğin Tamil kültürü, Demirhindi ağacını nimet olarak meyve sunan bir tanrı olarak kabul ediyor. 

Demirhindi posası, olgun bir meyvenin kabaca yüzde 30 ila 50'sini oluşturuyor. Baklalar, farklı tat profilleri için meyvenin yaşam döngüsünün çeşitli aşamalarında toplanıyor. Olgunlaşmamış baklalardan elde edilen ekşi meyve, Hint turşusuna dahil ediliyor ve pirinç, balık ve eti baharatlamak için kullanılıyor. Olgunlaşmamış meyve, hem yemeklerde hem de tek başına yenebiliyor. Örneğin baklaların kabukları patlayana kadar kömürlerde kavrulduğu ve sıcak etli kısmının odun külüyle kaplanmış olarak yendiği Bahamalar'da olduğu gibi... Kuzey ve Doğu Hindistan'da; tatlı-ekşi kahverengi bir hamur içeren olgun bakla, soslar, köriler, tatlılar, içecekler ve çeşitli sokak yemeklerinde baharat olarak kullanılıyor. 

Yatıştırıcı bir içecek

Demirhindi suyu hem yatıştırıcı hem de serinletici olarak son derece popüler bir içecek. Orta Amerika, Güneydoğu Asya ve Afrika'nın sıcak iklimlerinde tüketiliyor; pazarlarda satılıyor. Kuzey Hindistan'da kimyon, biber ve diğer baharatlarla karıştırılmış Demirhindi suyu jal jeeraolarak bilinen popüler bir yaz içeceği. 

Demirhindi suyu, en azından geç ortaçağ döneminden beri keyifli bir içecek ve tıbbi bir içecek olarak kullanılıyor. Marco Polo seyahat notlarında, tüccarların "Deniz suyuna karıştırılmış Tamarindi adlı bir şeyi yutmaya [d]...zorladıklarını " ve bunun "şiddetli tasfiye" ile sonuçlandığını aktarmış. Birkaç yüzyıl sonra, I. James'in eczacısı ve I. Charles'ın Kraliyet botanikçisi John Parkinson, Theatrum botanicum adlı eserinde demirhindi hakkında şöyle yazmış (1640): "Bir onsu suda eritilirse ve buna biraz şeker karıştırılırsa, susuzluğu gidermeye son derece yardımcı olur." Parkinson, içeceğin "sıcak ülkelerin insanları" için özellikle uygun bir susuzluk giderici olduğunu belirtmiş.

Kağıt yapımında demirhindi

Hollanda Doğu Hindistan Şirketi tarafından zorla Güney Afrika'ya getirilen köleleştirilmiş Müslümanların torunları olan Cape Malay halkının mutfak geleneklerinde de Demirhindi özellikle vurgulanıyor. Tamil yazar Sundara Ramaswamy'nin 1966 yılında yazdığı romanı Oru Puliyamarathin Kadai / Demirhindi Tarihi,  “Demirhindi ağacının dibine çıkmayan yol yoktur” diye başlıyor. Demirhindi bir sthala purana, yani bir yer efsanesidir orada. Romanın açılış sayfalarında bir köyün yalnız ama canlı demirhindi ağacının yok edildiğini okuyucuya bildirmeden önce; insanların ona sessiz tanık, ana ağaç, haysiyet feneri gibi çeşitli lakaplar taktığını söyler. İlginç bir şekilde Demirhindi, üzerine hikayelerin yazıldığı malzemenin de kaynağı olmuş tam anlamıyla. Önemli metni The materia medica of the Hindus'ta (1877), Uday Chand Dutt, kendi metnini derlemek için referans verdiği bazı el yazmalarının Demirhindi tohumu emülsiyonlarından nasıl yapıldığını açıklıyor. Emülsiyonlar, kolay yazı için bir yüzey sağlayan kağıt yapmak için kullanılıyordu. Böylesine yararlı bir bitkinin hikayelere ilham vermesinin yanı sıra, tarifleri ve tarihleri ​​kaydetme amacına hizmet etmesi de şaşırtıcı değil. 

Tüm Asya ülkelerinde olduğu gibi Osmanlı saray mutfağında şerbetlerde de kullanılıyor biliyorsunuz. Evliya Çelebi 17. yüzyıl İstanbul'unda halkın tükettiği şerbet türlerini sayarken; Reybas, anberbaris, gül limon, hummaz, nilüfer, zûfa ve  vişnâb'ın yanında Demirhindiyi de sayar.

Bunlarda ilginizi çekebilir:

Riva Evi

Ceviz Ağacı

shutterstock_2270735815

Yaşlı  demirhindi ağaçlarının geniş tacı bir sığınak işlevi görüyor. Yol kenarlarında, çorak yerlerde, birçok farklı koşulda büyüyebildiğinden, sıcak güneşten kurtulmak isteyen veya kutsal nedenlerle bir araya gelen insanlar için ortak bir toplanma yeri olmuş. Birçok kültürde kutsal bir ağaç.   

shutterstock_2225232423
shutterstock_2107563749
shutterstock_2302002351
shutterstock_2279893357
shutterstock_1958207773

Yorum Yaz

{{user.tamisim}} {{user.tamisim}}