Kadim Ağaç: Meşe
Meşe, kayıngiller (Fagaceae) familyasının Quercus cinsine ait ağaçların ortak adı.
Ilıman iklimi olan Kuzey Yarım Küre’ye dağılmış, orman oluşturmuş yaklaşık 600 meşe türü var. Kimi devasa ağaçlarken kimisi çalı türü; her toprak yapısına, yağış biçimine, ışığa ve ısıya göre ayrı türler, varyeteler ve hibritler geliştirmiş. Anadolu toprakları türlerin çokluğu ve yayılımıyla dünyanın önemli bir meşe bölgesi... Saplı meşe, sapsız meşe, Doğu Karadeniz meşesi, saçlı meşe, Istranca meşesi, mazı meşesi, pırnal meşe gibi 18 tür meşe var bizim topraklarımızda.
Topraklarımızdaki Eşşiz Meşe Ağaçları
Özellikle iki meşe türü, Avrupa'nın çoğunda ve Kafkasya'da doğal bir dağılıma sahip: İngiliz ya da Avrupa meşesi diye de anılan, saplı meşe Quercus robur ve sapsız meşe Quercus petraea İki tür genel görünüm olarak birbirlerine çok benziyor ama ortak adlarına yansıyan önemli botanik özellikleriyle ayırt edilebiliyorlar. Quercus robur'un kısa yaprak sapı veya meşe palamudu kabını tutan yaprak sapları (pedinkülleri) var; bu yüzden “saplı” diye biliniyor. Sapsız meşe, palamutlarının sapsız, yaprak diplerinin kulaksız olması ile kolayca ayrılıyor. Saplı meşe ile melez yapan bireyleri de var ama çoğunlukla saf ormanlar kuruyor; Macar meşesi, Istranca meşesi gibi diğer meşe türleri ile de karışık ormanları var bizim topraklarımızda.
250 Yıl Ömürlü Bir Ağaç
Quercus robur, tipik yuvarlak loblu yaprakları ve tanıdık meşe palamudu meyveleriyle hemen hemen her yaştan herkesin kolaylıkla tanıyabileceği ikonik bir ağaç. Tür adı “robur”, ağacın sert kerestesinin gücünü ve dayanıklılığını ifade ediyor. Bu meşe türlerinin her ikisi de etkileyici bir şekilde uzun ömürlü, geniş, yaprak döken, 30 metre yüksekliğe kadar büyüyen geniş taçlara sahip ağaçlar. Ortalama ömrünün 250 yıl civarında olduğu düşünülüyor. Uzun yaşadıkça ululaşan bir ağaç. Yaşlı meşeler önemli bir ekosistemin temelini oluşturuyor ve 2000'den fazla mantar, briyofit, liken, böcek ve kuş türlerini destekleyen çok çeşitli flora ve fauna için yaşam alanı sağlıyorlar.
Meşe Ağacının Kadim Tarihi
Paleolitik çağda meşe ağacının kovuğunda yaşayan insanoğlu, yerleşik hayata geçince kutsal meşe ağacını ev yapımında kullanılmaya başlamıştı ki bugün de öyle. Meşe ağacında yaşayan birçok böcekten birinin (andricus kollari) insan uygarlığı üzerinde büyük etkisi var. Meşe gallerine neden olduğu için... Bu gal, 1800 yılı aşkın bir süredir yazılı olarak kullanılan demir gal mürekkebinin üretiminin ana bileşenlerinden biri olan tanik asit içeriyor. Ölü Deniz Parşömenleri, Magna Carta gibi birçok önemli eser bu mürekkeple yazılmış; Newton teorilerini, Mozart ise müziğini meşe mazı mürekkebiyle kaleme almış. Neredeyse iki yüzyıl boyunca, bu meşenin ahşabı İskoç viskisi üretimi için kooperatifler tarafından kullanılmış. Yasal olarak İskoç viskisi olarak adlandırılabilmesi için en az üç yıl meşe fıçıda olgunlaşması gerekiyordu.
Meşe Türlerinin Antik Dönemlere Hakimiyeti
Friglerin Kibele’sine, Galatların Dana’sına ve Antik Yunanların Artemis’ine hep meşe koruluğunda tapınılırmış. Bir Artemis ilahisinde, “Efes’te deniz kıyısında bir meşe ağacı altında senin için bir heykel diktiler” der. Anadolu’nun farklı noktalarındaki neolitik yerleşimlerde de meşe ağacı ve meşe palamudu kalıntıları bulunmuş. Makedonya meşesi’nin (Quercus trojana) yetiştiği Trakya’da, kralların yığma mezarlarında bulunan meşe palamudu motifli altın taçlar ne kadar değer verildiğini gösteriyor. Hititler de mazı meşesi ve palamut meşesinin şifasından faydalanmış.
Kelt, Slav ve İskandinav mitolojilerinde önemli tanrı figürleri doğrudan meşe ile bağlantılı; devasa tanrı heykellerini meşe ağaçlarından yapmışlar. Keltler, yünleri kermes meşesinden elde ettikleri kırmızı boyayla boyarmış; kırmızı, Anadolu kültüründe albastıya, nazara karşı “koruyucu” bir renk. Kırmızı boya kermes meşesi üzerinde yaşan ve kırmış olarak bilinen bir böcekten elde ediliyordu. O yüzden bu meşeye “kırmış meşesi” deniyordu.
Antik Yunan’da kahinler rüzgarda meşe ağacının yapraklarından çıkan sesleri dinleyerek gelecek tahmininde bulunurlarmış. Roma Uygarlığı’nda ilk insanın meşe ağacından doğduğuna inanılırmış. Meşe palamutlarının buğday ve arpa gibi tahıllar yaygınlaşmadan önce öğütülerek ekmek yapımında kullanılması da bu hikayeyi destekliyordu. Alman mitolojisinde de meşenin doğurganlıkla, ana tanrıçayla ilişkisi vurgulanır. Meşe tacı Roma Uygarlığı’nda askeri cesareti ödüllendirmek için verilen nişanlardan biri. Sezar, devleti kurtardığı için Senato tarafından meşe tacı ile taltif edilmiştir. İmparatorların saraylarının kapısına meşe yapraklarından oluşturulmuş bir çelenk asılırdı.
Ortaçağda da ağacın altında mahkemeler kurulur ve ölüm hükmü dahil birçok önemli karar meşe ağacının gölgesinde alınırmış. İskandinav efsanesinde de Tanrı Odin’in hüküm verirken kurdu ve iki kuzgunuyla beraber meşe ağacının altında oturduğu anlatılır.
Hem Mısır, hem de İspanya’da meşe palamutları toz haline getirilerek ekmek yapımında kullanılırdı. Palamutlar ayrıca kül içinde közlenerek de tüketilirmiş. Meşe ağacını palamutları ağacın sahibi olmayanın arazisine düştüğünde, palamutların arazi sahibinin olduğuna dair bir kanun maddesi vardı. Amerika kıtasında da yerlilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, meşe ağaçları Avrupa’dan gelenlerin gelenekleriyle birlikte sembol olmuş ve ak meşe (Quercus alba) ulusal ağaç ilan edilmiş.
Meşe Ağacının Muhteşem Yapısı
Mantar meşesi (Quercus suber) ise yavaş büyüyen fakat uzun ömürlü; yaprak dökmeyen ve 20 metreye kadar boylanabilen bir ağaç. Geniş bir yayılma tacı var; genellikle ağacın yüksekliğinden daha geniş bir gölgesi var. Bireyler ortalama 200 yıl kadar yaşayabiliyor. İber Yarımadası'nda, Portekiz ve İspanya'da ve ayrıca Fas, Cezayir ve Tunus dahil olmak üzere Kuzeybatı Afrika'nın kıyı bölgelerinde, serin ve nemli kışları ve sıcak ve kuru yazları yaşadığı tüm bölgelerde doğal olarak yetişiyor. Hafif parlak yaprakları dikenli; meşe palamutları da sonbaharda olgunlaşıyor.
Bu ağacın en ünlü olduğu yanıltıcı olmayan kalın, sağlam ve derin çıkıntılı ağaç kabuğu; hantal kabuk kaplamasıyla Quercus suber bir pirofit; yani yangınları tolere edecek şekilde adapte olmuş. Kabuk, ilk olarak bir ağaç yaklaşık yirmi beş yaşına gelip, belirli bir boyuta ulaştığında hasat ediliyor. Bu işlem, eğitimli, yüksek vasıflı hasatçılar tarafından elle, geleneksel şekilli keskin bir balta kullanılarak ve hiçbir makine kullanılmadan mayıstan ağustosa kadar gerçekleştiriliyor. Büyük, kavisli kabuk bölümleri, ağaca zarar vermeden, öldürmeden veya kesmeden gövdeden çıkarılıyor; bu da onu sürdürülebilir bir mahsul ve yenilenebilir bir kaynak haline getiriyor. Kabuğu çıkarıldıktan sonra, her dokuz yılda bir ve genellikle bir ağacın ömrü boyunca yalnızca on iki kez yenilenip yeniden soyulabiliyor.
Mantar meşe ormanları da gerçekten güzel habitatlar; ağaçlar genellikle yaprak dökmeyen holm meşesi (quercus ilex) fıstık çamı ve zeytin dahil, diğer türlerle birlikte, bir Akdeniz çalılık alanı ve mera veya maki karışımında yetiştiriliyor. Çeşitli ekosistemleri destekliyorlar; nesli tükenmek üzere olan İber imparatorluk kartalı ve en çok tehlike altındaki yaban kedisi İber vaşağı da dahil olmak üzere birçok türün tercih ettiği yaşam alanı.




DİĞER YAZILAR
Yorum Yaz